Topkapı Sarayı Harem Dairesi

İstanbul’un en önemli tarihi yapılarından biri olan Topkapı Sarayı, bünyesinde birçok bölüme ev sahipliği yapmaktadır. Bu bölümlerden biri olan Harem Dairesi, Osmanlı İmparatorluğu’nun en gizemli ve en önemli yerlerinden biridir.

Harem Dairesi, Topkapı Sarayı’nın ikinci avlusunda yer almaktadır. Daire, birbirine bağlı avlular, köşkler, odalar ve diğer yapılardan oluşmaktadır. Harem Dairesi, 16. yüzyılın başlarında Kanuni Sultan Süleyman döneminde inşa edilmeye başlanmış ve 18. yüzyıla kadar genişletilerek günümüzdeki halini almıştır.

Harem Dairesi, Osmanlı İmparatorluğu’nun padişahları, eşleri, çocukları ve diğer yakınlarının yaşadığı yerdir. Daire, aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu’nun siyasi ve ekonomik işlerinde önemli bir rol oynayan harem kadınlarının da yaşadığı yerdir.

Harem Dairesi’nde, padişahların ve diğer aile üyelerinin ikamet ettiği odalar, harem kadınlarının yaşadığı odalar, eğitim ve dinlenme mekanları, hamamlar, mutfaklar ve diğer hizmet binaları bulunmaktadır.

Harem Dairesi, Osmanlı İmparatorluğu’nun sosyal ve kültürel yapısı hakkında önemli bilgiler sunmaktadır. Daire, aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu’nun siyasi ve ekonomik gücünün de bir göstergesidir.

Harem Dairesi’nin bölümleri

Harem Dairesi, birbirine bağlı avlular, köşkler, odalar ve diğer yapılardan oluşmaktadır. Harem Dairesi’nin bazı bölümleri şu şekildedir:

KOĞUŞ

Dikdörtgen planlı yapının kapısında Sultan III. Mustafa tuğrası yer alır. Hiyerarşik olarak alt katta kıdemsiz, üst katta kıdemli Zülfikar Baltacıların kalması usulüne göre düzenlenmiştir. Bir galeri şeklinde tasarlanan üst kat, Saray’daki diğer koğuşların yapıldığı gibi ahşap direkler üzerine yapılmıştır. Yüklük işlevi gören dolaplar, her iki katta da pencere aralarına yerleştirilmiştir. Ahşap direkli, geniş saçaklı bir revakla iç avluya açılan koğuşun üst kat merdiveni avludadır. Alt kat ve avluya bakan duvarlar, 16. yüzyıl sonu ve 17. yüzyıl başlarına tarihlenen İznik çinileriyle kaplıdır. Çeşitli dönemlerde yapılan onarımlarda eksik çinilerin benzerleriyle tamamlanmıştır. Revak altındaki Baba Çeşmesi’nin kitlesine göre, Odabaşı Şehsuvar Ağa tarafından Hicri 1097 tarihinde yaptırılmıştır. Ayrıca, 15. yüzyıla ait bir onarım kitabesinden, Sultan II. Osman döneminde 1618-1622 yılları arasında koğuşun ahşap dolap ve kapaklarının yeniden yapılıp çinilerinin büyük ölçüde yenilendiği anlaşılmaktadır.

HAREM CÜMLE KAPISI

Saray Hareminin ana giriş kapısıdır. Kapının Üzerinde Kur’an-ı Kerim Ahzab Suresi’nin 53. Ayeti” Ey iman edenler, size izin verilmedikçe Peygamber’in evine girmeyin” yazmaktadır.

KARAAĞALAR TAŞLIĞI

Karaağalar ya da Harem Ağaları, imparatorluğun Orta Afrika kesiminden, genellikle Habeş kökenlilerden seçilirdi. Hizmete başlamadan önce sıkı bir disiplinle eğitilen “Karaağalara” Saray’ın ve Harem’in kuralları öğretilirdi. Başlıca görevleri Harem’in kapısında nöbet tutmak, giriş kapılarını kontrol etmek, arabalara refakat etmek ve dışarıdan içeriye kimseyi almamaktı. Karaağaların başında bulunan Kızlar Ağası (Dârüssaâde Ağası), Harem’in en üst düzey sorumlusuydu. Protokoldeki yeri, sadrazam ve şeyhülislamdan sonra gelirdi. Haremeyn vakıflarıyla birlikte selâtin vakıflarına da nezaret eden Dârüssaâde Ağaları, yüksek gelirleri sayesinde İstanbul içinde ve dışında cami, okul, sebil gibi hayratlar yaptırmışlardı. Padişahlara ve ailelerine yakın olmaları nedeniyle, özellikle 17. ve 18. yüzyıllarda sarayda ve devlet yönetiminde etkili olmuşlardır.

Harem’in ilk taşlığı olan Karaağalar Taşlığı ve çevresindeki yapılar, 16. yüzyıl ortalarında Harem’in kurumlaşması sırasında inşa edilmiştir. Harem Ağalarının yaşadığı bu mekânlar, 1666 yılında çıkan Harem yangından sonra yenilenmiştir. Solda, revaklar arkasında aynı zamanda bir eğitim yeri olan Karaağalar Koğuşu, Dârüssaâde Ağası Dairesi ve Şehzadeler Meldibi, sağda Musahipler Dairesi ve nöbet yeri bulunur. Koğuş cephesindeki kitabelerde Sultan IV. Mustafa, Sultan II. Mahmut ve Sultan Abdülmecid dönemlerinde Harem ağaları için tahsis edilen gelirleri gösteren vakfiyeler yazılıdır.

KADINEFENDİLER VE CARİYELER TAŞLIĞI

Kadınefendiler veya Cariyeler Taşlığı olarak bilinen bu alan, Harem’in en küçük avlusudur. 16. yüzyılın ortalarında inşa edilmiş, 1665 yılında çıkan Harem yangınından sonra yenilenmiştir. Taşlıkta hamam, çamaşırhane, kiler ve koğuş gibi cariyelerin gündelik ihtiyaçlarını karşılayacak mekânlar ile Kadınefendiler Dairesi bulunmaktadır. Kadınefendiler Dairesi ile Cariyeler Koğuşu arasında yer alan ve “Kırk Merdivenler” olarak anılan basamaklardan Cariyeler Hastanesi’ne ulaşılmaktadır.

HÜNKÂR SOFASI

Sultan III. Murad Has Odası ve hamamlar arasında merkezi konumda kalan Hünkâr Sofası, 1585’ten sonra Mimarbaşı Davud Ağa tarafından inşa edilmiş, yangınlar ve onarımlar sonrasında geçirdiği değişikliklerle günümüze ulaşmıştır. Padişahların tören ve kabul salonudur. Hanedanın düğün ve doğum törenleri burada yapılırdı. Padişahlar, Harem halkı, devlet büyükleri ve bayram tebriklerini burada kabul ederlerdi. Sarayın en büyük kubbeli mekânı olan Hünkâr Sofası’nda, padişah tahtının konulduğu baldaken ve Valide Sultan başta olmak üzere kadınların oturduğu galeri vardır. Galerinin üst katında cariyelerden oluşan harem ağaları ve hizmetliler tarafından kullanılırdı. Ana girişin sol tarafında yer alan oda, sonradan salon bölünerek elde edilmiş ve olasılıkla kilerin olarak kullanılmıştır. İznik çini kitabe kuşağı, 1665 yangınından sonrasına, mavi-beyaz Hollanda çinileri ile rokoko dekorasyon ise 18. yüzyıl ortalarına, Sultan II. Osman dönemine tarihlenir. Kubbe, kemerler ve pandantifler, yapımının ilk inşa döneminden kalma klasik üsluptaki sistemler vardır. Ahşap revak kemerleri ve pencereler, barok üsluptadır. Kapı ve pencere listerindeki kilitlerde, yapımını Sultan II. Osman döneminde geçirdiği değişiklikler ve padişaha ait öngüler yer alır. Muhtemelen aynı döneme ait pencere alınlığının devam eden kartuş içinde Bakara Suresinin 25. Ayetleri yer alır.

III. MURAD HAS ODASI

Kanuni Sultan Süleyman’a ait Has Oda’nın yerine, 1579 yılında Sultan III. Murad’ın emriyle Mimar Sinan tarafından inşa edilmiştir. Yapı, yüzyıllarca padişahın özel dairesi ve resmi kabul salonu olarak kullanılmıştır. Klasik Osmanlı mimarisinin en ihtişamlı yapılarından biridir. İç mekân, Osmanlı çini sanatının en yüksek dönemi olan 16. yüzyıl İznik üretimi çinilerle kaplanmıştır. Duvarlarında mavi zemin üzerine beyazla yazılmış çini Ayet-el-kürsi kuşağı dolanır. Kubbe içi ve pandantifler, malakâri tekniğinde (alçı kabartma üzerine boya ile yapılan süsleme) yapılmış rumi ve palmet motifleriyle süslüdür. Kubbe korkuluğunda aynı desenler mermer kabartma olarak tekrarlanmıştır. Anıtsal tombak ocak, selsebil ve Sedefkâr Mehmed Ağa‘ya atfedilen geometrik geçmeli, sedef ve bağa kaplamalı dolap kapakları klasik dönemi yansıtır. Ahşap üzerine altın yaldızlı, Osmanlı barok üslubundaki iki baldaken taht, 18. yüzyıla aittir. Altında geniş bir kapalı havuz vardır.

MABEYN TAŞLIĞI VE GÖZDELER DAİRESİ

Osmanlı hanedanının devamını sağlamak amacıyla uygulanan Harem düzeninde, padişahla birlikte olan kadınlar “göze” olarak adlandırılır, padişahtan çocuk sahibi olduklarında ise “ikbal” ve “kadınefendi” unvanını ve yetkilerini alırlar. Sultan II. Osman (1754-57) döneminde padişahlar için Mabeyn Dairesi yaptırılmıştır. Mabeyn taşlığı, 18. yüzyılın ortalarında Gözdeler Dairesi’nin inşasıyla kadınlara açılmıştır. Sultan I. Abdülhamid (1774-1807) döneminde, üst katta kadinefendiler için odalar inşa edilmiştir.

Gözdeler Dairesi, bir podyum üzerinde 18. yüzyılın neoklasik revaklarıyla yükseltilen sağ sofa, yarı açık bir salon karakterindedir. Taş köşeli bir plan halindedir. Revak kemerleri ve duvar kemerleri üzerine yerleştirilen ahşap kat, cariyelerin koğuşudur.

Sultan I. Abdülhamid Dairesi, harem kısmında II. Selim Kulesi üzerine inşa edilmiştir. Hamamı ve korunaklı yapısı ile şehzadeler tarafından kullanılan kule, Gözdeler Dairesi’nin yapımından sonra Sultan I. Abdülhamid’in ailesiyle yaşadığı bir alan olmuştur.

KUŞHANE MUTFAĞI


Harem’in 15. yüzyılda inşa edilen ilk bölümünü ve eksenini oluşturan Altınyol’dan girilen Kuşhane Mutfağı, Enderun Avlusu’na taşarak cephe yapar. Mimarisi, burada çalışan görevlilerin gece-gündüz kalabilmesi için düzenlenmiştir. Asma katlı olup, her iki kata da Altınyol’dan girişi vardır. Alt kattaki od taşı ocak ile almaşık örgülü özgün bacası, duvarlarındaki nişleri, ocağın karşısındaki duvarın arkasında yer alan çeşmeli hazne ve tuvaleti özgündür. Asma katta da dolap nişleri bulunup, tonoz tavanında ışık alması için fil gözleri vardır.

Özel gün veya gecelerde padişah ve üst düzey hanedan mensuplarına hizmet eden Kuşhane Mutfağı’nın masrafları Ceyb-i Hümâyün (son dönemlerde Hazine-i Hassa) denilen, padişahın özel bütçesinden karşılanırdı. Bu mutfaktaki görevliler Zülüflü Baltacılar’ın güvenilir ve kabiliyetli olanlarından seçilir, aşçılardan birincisine “kuşcubaşı”, diğerine “ikinci” adı verilirdi. Padişahlar binişe gittiği zaman, yani ava çıktığı veya saraydan dışarı çıktığında, Kuşhane Mutfağı da beraber giderdi. Kuşhane Mutfağı’nda kullanılan eşyalar ve masraflar kaydedilirdi. Doğum, sultan kızlarının evlenmeleri, şehzadelerin sünnetleri vb. saray merasimlerinde Kuşhane Mutfağı’ndan Harem’de ziyafetler verildiği bilinmektedir.

ALTIN YOL

CERVİ KALFA MERDİVENİ

VALİDE SULTAN TAŞLIĞI

Yorum yapın

Paylaş
Paylaş