Tarih Öncesi Efes
Efes bölgesinde şimdiye kadarki en eski yerleşim izleri Cukuriçi Höyük’te bulunmuştur ve Erken Kalkolitik Çağ’a (7. bin’in sonu) kadar geri gitmektedir. Üç bir yanı açık, yamaçları kayalık ve savunmaya elverişli bir tepe olan Ayasuluk Erken Tunç Çağı’ndan (3. bin yıl) itibaren yerleşim görmüştür, antik çağlardan beri Kaystros Irmağı’nın (Küçük Menderes) taşkınlarıyla taşınan alüvyonlarla dolmuş olan bugünkü düzlüğün olduğu yerde ozamanlar güney, doğu ve kuzeyde bulunan sıradağlara kadar sokulan bir koy bulunduğundan, yerleşim direkt deniz kenarındaydı. Erken 8. yüzyıla kadar Ayasoluk Efes böl- gesinde bilinen tek yerleşim yeri olarak kalmıştır. Geç Tunç Çağı’ndan itibaren Artemision alanının güneybatı yamacı da kullanılmaya başlamış ve en geç Demir Çağı’nın başından (11. yüzyılın 2. yarısı) itibaren burada bir kutsal alan yer almıştır. Ayasoluk’taki Geç Tunç Çağı yerleşimi, büyük bir olasılıkla Batı Anadolu’nun en büyük gücü ve Hitit Imparatorluğu’nun önemli rakibi, daha sonra ise vasalı olan Luvi Krallığı Arzawa’nın (16.-13. yüzyıllar) başkenti Apaša olarak tanımlanmaktadır. Maddi kültürde görülen ciddi farklılıklar 11. yüzyılda nüfus yapısında bir değişim olduğuna işaret etmekte- dir: Yunan Ana Karası’ndan göçmenler Küçük Asya kıyılarını ton Göçü adı verilen göç sırasında fethetmişlerdir. Kuruluş mitosuna göre Androklos adında Attikalı efsanevi bir kralın oğlu, Efes’in yerlisi olan Karialilar, Lelegler ve Lydialılar’dan alır. Kent merkezi Ayasuluk’ta kalmıştır. 8. yüzyılın ortasından itibaren Panayır Dağı ve etrafında başka yerleşimler de kurulmuştur; bu yerleşimlerden Panayır Dağı’nın kuzey terasindaki bir yerleşim ile geç dönem Tetragonos Agorası’nın (Ticari Pazar Yeri) altında kalan diğer bir yerleşim kısmen kazılmıştır. Bağımsız Efes kent devleti (polis) 7. yüzyılın 2. yarısından itibaren Lidya Krallığı tarafından giderek daha çok Sıkıştırılmaya başlar: 560’tan hemen sonra ise Lidya Kralı Kroisos şehri fethetmiştir. 1.0. 546 veya hemen sonrasında Persler Lidya Krallığı’nı dolayısıyla da Efes’ ele geçirmişlerdir. Hakimiyetleri Büyük İskender’in fethine (1.0. 334) dek sürmüştür. İskender’in halefi Lysimakhos’un kent sakinlerini 1.Ö. 3. yüzyılın başında Panayır Dağı ve Bülbül Dağı’nın arasındaki vadiye yeniden yerleştirmesi ise şehrin gelişimindeki bir sonraki dönüm noktası olmuştur.
HELENİSTİK EFES
Efes kentinin görünümü Helenistik Dönem’de önemli ölçüde değişmiştir. Büyük İskender’in ölümünden sonraki Diadok savaşları süresince kent, 1.Ö. 300’den itibaren Lysimakhos’un Krallığı’na (335-281) dahil edilmiştir. Khersonnes ve Aitolia’daki ilk yeni kentsel kuruluşların (Lysimakhia) ardından, Efes’te de Lysimakhos’un eşi II. Arsinoe’nin ismi verilerek Arsinoea adlı yeni bir şehir kurulmuştur. Arsinoea’nın nüfusu komşu ahalisi olan Teos, Lebedos ve e Kolophon’dan toplanmıştır.
Olasılıkla daha 1.Ö. 294’te, bütün şehrin etrafını çevreleyen ve Bülbül Dağı’nın kuzey yamaçları ile Panayır Dağı’nın bir kısmını da içine alan 9 km’den uzun bir sur duvarının yapımına başlanılmıştı. Şehir surlarının içinde kalan 2,5 km2 büyüklüğünde, yalnızca üçte birlik kısmı yapılaşmaya uygun olan bu alan, liman bölgesindeki alt şehir ve yükseltilmiş bir plato üzerindeki üst şehir olmak üzere iki bölüme ayrılır. Şehrin her iki bölümünü eski birleştirmektedir. bir dini alay yolunu izleyen Kuretler Caddesi
Helenistik Efes, caddeleri dikeyaçılı ızgara planında olan ve hippodamik öncül modeline uygun şekilde kurulmuş yeni bir yerleşimdir. Aşağı Şehirde Ticari Pazar Yeri’nin (Tetragonos Agorası) yanısıra, Tiyatro ve Stadion ticari ve kültürel, Yukarı Şehirde ise Yukarı Agora (Devlet Agorası), Prytaneion ve Bouleuterion ile politik merkezler oluşturulmuştur. Şehir, her iki dağın yamaçlarında ve özellikle Yukarı Şehrin yerleşime uygun platosu üzerinde, Yukarı Agora’nın güney ve doğusunda gelişmiştir. 1.Ö. 3. yüzyıla ait yapılaşmanın olduğu alanlar hakkında fazla bilgi yoktur, 1.Ö. 281’de Lysimakhos’un ölümünden sonra nüfusun belli bir kısmının burayı tekrar terketmiş olması mümkündür. İ.Ö. 2. yüzyıldan itibaren Yamaç Ev 2’nin bulunduğu alanda işliklerden oluşan basit bir yapı inşa edilmiş, aynı zamanda Yukarı Şehirde yapılan düzeltme çalışmaları, yeniden yapılaşma faaliyetlerine veya bu alanda kapsamlı yeni bir yerleşimin varlığına işaret etmektedir. Yerel üretilen mallar ve bunların Akdeniz bölgesindeki yayılımı Roma hakimiyeti boyunca Asya metropolü (Asya Eyaletinin başkenti) haline gelecek olan Efes’in İ.Ö. 2. ve 1. yüzyılda artan önemi ve ekonomik gücünü göstermektedir.
ROMA DÖNEMİ’ EFES
1.Ö. 133 yılında Bergama (Pergamon) Kralı III. Attalos öldüğünde, vasiyetiyle krallığını Roma halkına bırakır. Civitas libera statüsüyle vergi ödemekten muaf tutulmuş Efes kenti de böylelikle Roma’nın Asya Eyaleti’nin bir parçası haline gelir. Roma hakimiyetinin tüm haik tarafından onay görmediğinin en iyi göstergesi, Pontuslu Kral VI. Mithridates’in eyaleti ele geçirmek istediğinde halkın sevinçle göstermiş olduğu destektir: eyalette yaşayan Italiklere idam hükmü verilmiş, 1.0. 88 yılında yalnız Efes’te tek bir gecede 80.000 insan katledilmiştir. İsyanın bastırılmasıyla görevli Romalı General Corne- lius Sulla, şehrin özgür statüsünü elinden alarak Efes’i yeniden vergi ödemeye mecbur bırakmıştır. 1.Ö. 33 yılında Marcus Antonius ile eşi Mısır Kraliçesi Kleopatra kışı Efes’te geçirerek burada daha sonra Roma İmparatoru olacak olan Octavianus’a karşı savaş planları düzenlemişlerdir. Octavianus’un galibiyetiyle sonuçlanan Actium Savaşı yalnızca Roma Cumhuriyet Dönemi’nin sonu olmayıp, ayni zamanda Asya Eyaleti’nin de yeniden düzenlenmesi anlamına gelmektedir.
Böylelikle Efes, Roma Eyalet yönetiminin daimi merkezi ve başkenti (metropolis Asiae) olur. Denize olan yakınlığı kenti Küçük Asya’nın ticaret merkezi konumuna getirir: Efes limanı her türlü malin yüklendiği bir yerdir. Artemision’un arazilerinde tarım ürünleri yetiştirilip bunların ticareti yapıldığı gibi, tapınak aynı zamanda kredi bankası ve hac yeri olarak da işlev görmekteydi. Politik birer araç olarak kullanılan planlı mimari projeler şehrin Romalı karak- terini kuvvetlendirmiştir.
1.S. 52 ve 55 yılları arasında Havari Paulus Efes’te vaaz verirken burada yalnızca kuvvetli putperest (pagan) bir dinsel yaşamla değil, aynı zamanda faal bir Yahudi cemaatiyle de karşılaşmıştır. Gümüşçü Demetrios tarafından başlatılan bir isyan sonrasında, Paulus misyo- nerlik faaliyetlerini Korinth’de sürdürmek üzere kentten ayrılır. 1.S. 2. yüzyılda Efes gelişiminin doruğuna ulaşmıştır. Pek çok anıt bu parlak dönemin kanıtı durumundadır: Kentin zengin vatandaşlarının özel bağışları, hem halkın refahına hizmet etmekte hem de bukişilerin hatırlanmalarını sağlamaktaydı. 1.S. 230 yılından itibaren Got akınları ve bir dizi depremin sonu- cunda, özellikle 1.S. 270 yılında bir felaketle doruk noktasına ulaşan belirgin bir ekonomik çöküş görülmektedir. Artemision yağmalanmış ve tapınak yanmıştır. Bu yıkımın açık izleri kent içinde de görüle- bilmektedir; yeniden yapılanma yıllarca sürmüştür. Efes son kalkınmasını tekrar ilk olarak I.S. 5. yüzyılda yapabilmiştir.