MOLLA HÜSREV

Osmanlı alimlerinin önde gelenlerinden olup, asıl adı Mehmed bin Ferâmuz bin Ali’dir. Sivas ile Tokat arasındaki Kargın Köyünde doğduğu ve Türkmenlerin Üçok Koluna mensup Varsak boyundan olduğu anlaşılmaktadır. Müderrislik, kazaskerlik ve şeyhülislamlık görevlerinde bulunan Molla Hüsrev’in doğum tarihi belli değildir, 1480 yılında vefat etmiştir.


Küçük yaşta iken babasını kaybettiğinden Osmanlı emiri olan eniştesi Hüsrev Bey’in himayesinde eğitimini tamamladığından Hüsrev Kaynı diye çağırılırdı, daha sonra da Molla Hüsrev adıyla meşhur olmuştur.
Sadeddin Taftazânî’nin öğrencilerinden Mevlana Burhaneddin Haydar el Herevi’den ve Molla Fenarî’nin çocuklarından Yusuf Bali Efendi’den ders almıştır. Eğitimini tamamladıktan sonra ilk olarak Edirne’de Şah Melek Medresesi’nde daha sonra da II. Murad’in Edirne’deki Halebiye Medresesi’nde müderrislik yapan Molla Hüsrev, 1444 yılında kazasker olarak atanmış 1446 yılında da Edirne Kadısı olmuştur.


Sultan II. Mehmed’i İstanbul’un fethi için teşvik eden devlet adamları arasında Molla Hüsrev de bulunmaktaydı bu yüzden Fatih’in nezdinde büyük itibara sahipti. Fetih ile birlikte Ayasofya Medresesi’nde ilk müderrislik görevi kendisine verilmiştir.1455 yılında Bursa kadısı olarak gördüğümüz Molla Hüsrev, 1459 yılında İstanbul Kadısı Hızır Bey’in vefatı üzerine yerine İstanbul kadısı olmuş ayrıca Eyüp, Galata ve Üsküdar kadılıklanı da kendisine bağlanmıştır.


Molla Hüsrev, Ayasofya’ya geldiğinde bütün cemaat ayağa kalkar ve kendisine saygı gösterirdi. Bu durumu gören Fatih Sultan Mehmed “Zamanımızın Ebů Hanife’si Molla Hüsrev dir diyerek iltifatlarda bulunmuştur.
1462 yılında Molla Hüsrev İstanbul’u terk ederek Bursa’ya geldi ve Zeyniler’de bir medrese inşa ettirip dersler vermeye başladı. 1469 yılına kadar yedi sene boyunca Bursa’da kaldıktan sonra Fatih’in daveti üzerine yeniden İstanbul’a dönen Molla Hüsrev, şeyhülislamlık makamına tayin edilmiş ve 1480 yılında vefatına kadar bu görevde kalmıştır. Cenaze namazı Fatih Camii’nde kılındıktan sonra Bursa’ya nakledilerek Zeyniler’deki medresesinin haziresinde defnedilmiştir. Kabrinin Zeynî mezarlığında yer alması, onun Zeyniyye tarikatına müntesip olduğunu gösteren bir işaret olarak kabul edilebilir. Yine Şeyh Vefa’nın İstanbul’dan gelerek zaman zaman onu ziyaret etmesi de bu işaretlerden bir diğeridir.


Orta boylu, uzun sakallı, heybetli, diyanetperver ve mütevazi bir kişiliği vardı. Başına İmam-ı Azam tacı gibi küçük bir sarığı giyerdi. Konağında birçok hizmetçisi bulunmasına rağmen odasını kendisi süpürür
ve temizler, kandilini de kendisi yakardı.


Istanbul’un Vefa semtinde bir de cami yaptırmış olan Molla Hüsrev, hukuk ve fıkıh alimi olduğu gibi iyi de bir şairdi. Türkçe ve Arapça şiirler yazmıştır. Medreselerde okutulan 12 kitap kaleme almışsa da en meşhuru Fatih’e takdim ettiği Dürer ve Gürer adlı eseridir.

Etrafı demir parmaklıkla çevrilen ve sonradan yenilendiği anlaşılan
kabir taşında şunlar yazmaktadır: Baş taşının iç yüzü: “Menba’-ı ‘ilm ü
hüner vâris-i ‘ulûm-ı Hazret-i Hayru’l-Beşer fâzıl-ı hurşîd-i eser sâhibü’dDürer ü Gurer, Mevlânâ Mehmed Hüsrev, 886.
Ayak taşının iç yüzü: Mevlânâ Mehmed ibn Ferâmürz, eş-şehîr biMevlânâ Hüsrev tâbe serâhu, sene 886.

KONUMU

Kaynak:

Bursa Büyükşehir Belediyesi – BURSA’DA TARİKATLAR VE TEKKELER Mustafa Kara

Yorum yapın

Paylaş
Paylaş