VEHB BİN HÜŞEYRE & AMR BİN EL-AS (R.A)

Sahabeden olduğu, türbe girişinde ve son dönem kaynaklarında ifade edilen Vehb bin Huşeyre Hazretleri’nin kabri veya makamı, Yeraltı Camii’nin içinde yer almaktadır.

Bir rivayete göre, İstanbul’un Mesleme komutasındaki ordu tarafından kuşatılması sırasında, şehrin önünde şehit düşen Vehb bin Huşeyre Hazretleri ile Süfyan bin Uyeyne Hazretleri Yeraltı Camii’ne defnedilmişlerdir.

Caminin içinde demir parmaklıklarla ayrılmış iki ayrı türbe bulunmaktadır. Bu türbelerden birinde iki, diğerinde ise bir kabir yer almaktadır. İki kabri barındıran türbede yer alan mezarlardan biri, Vehb bin Huşeyre Hazretleri’ne aittir. Bu kabir, Amr bin Âs Hazretleri’ne ait olduğu rivayet edilen kabirle aynı mekânda bulunmaktadır.

1983 yılına ait kayıtlarda, bu kabirlerin çevresinin sanduka seviyesinde parmaklıklarla çevrili olduğu anlaşılmaktadır. Ancak bu parmaklıklar günümüzde mevcut değildir.

Kabir, mermer bir kaide üzerine oturtulmuş olup, duvarları fayansla kaplanmıştır. Fayansların üzerinde kalem işi süslemeler ve Kelime-i Tevhid yer almaktadır. Tavan kısmı dışa açık olup, buradan doğal ışık almaktadır.

İncelemeler sırasında hangi döneme ait olduğu bilinmeyen, üzerinde Hz. Hüseyin’in isminin kazındığı kare şeklinde bir taşa rastlanmıştır. Türbe içindeki bir çıkıntı üzerinde yatık halde bulunan bu taşın aidiyeti tespit edilememiştir.

AMR BİN EL-AS (R.A)

İslam tarihinde cesur bir asker, dirayetli bir kumandan ve devlet adamı olarak kalıcı izler bırakan Amr b. el-Âs Hazretleri, Mekke-i Mükerreme’de doğmuştur. Mısır fatihi olarak da anılır. Künyesi Ebû Abdullah’tır.

Mensup olduğu Sehm kabilesi, Cahiliye devrinde Kureyş’in ileri gelenlerindendi. Hz. Peygamber’e ve dolayısıyla Müslümanlara en azılı düşmanlardan biri de bu kabile mensuplarıydı. Müslüman olmadan önce Mekke’nin ticaret ve siyasetinde önemli bir yere sahipti. Seyahatlerinden birinde Habeşistan Kralı Necaşî ile tanıştı. Bu sırada Müslümanlar ikinci kez Habeşistan’a hicret etmişti. Mekke müşrikleri, göç eden Müslümanların iadesi için onu Necaşî’ye elçi olarak gönderdiler. Deha derecesinde bir zekâya sahip olan Amr b. Âs, Necaşî’nin Müslümanlar hakkında yaptığı olumlu konuşmalardan etkilenmişti. Onun İslam’la şereflenmesi, Mekke’nin fethinden önce gerçekleşmiştir.

Amr b. Âs (radıyallahu anh), Hz. Ebû Bekir döneminde gönderildiği Güneydoğu Filistin’in fethinde büyük başarı kazanmıştır. Ecnâdeyn ve Yermük savaşlarına katılmış, Hz. Ömer döneminde Filistin’i tamamen İslam hâkimiyetine almıştır. Kudüs halkının şehri Halife Hz. Ömer’e teslim etmelerinde büyük rol oynamıştır. Kısa sürede İskenderiye’yi teslim alarak Mısır’a hâkim olmuş ve artık “Mısır Fatihi” olarak anılmaya başlanmıştır.

Amr b. Âs Hazretleri, 41/661 yılında Hz. Ali’yi, Hz. Muaviye’yi ve kendisini aynı gün öldürmeyi planlayan Hâricîlerin suikastından tevafuken kurtulmuştur. Bu olaydan üç yıl sonra, Mısır’da vali iken, bir Ramazan Bayramı günü doksan yaşını aşmışken vefat etmiştir.

Kırk küsur hadis-i şerif rivayet eden Amr b. Âs (r.a.), son hastalığında ziyaretine gelenlere şöyle derdi:
“Ben İslam’dan önce büyük hatalar işledim. Resûlullah’a (s.a.v.) en sert davrananlardan biriydim. Eğer Müslüman olup Resûlullah’ın affına mazhar olmasaydım, mutlaka cehennemlik olurdum. Allah’a hamdolsun ki ona biat edip teslim oldum. İslam, eski yaptıklarıma bakmadı.”
Hz. Ali’ye (r.a.) yaptıklarından dolayı da nadim olarak şöyle sızlanırdı:
“Ya Rabbi! Senin rahmetin olmazsa hâlim nice olur?”
658 miladi yılında, tevbe ve istiğfar ederek, kelime-i tevhidi söyleyerek ruhunu teslim etti. Cenab-ı Hak şefaatlerine nail eylesin.

Konumu

Yorum yapın

Paylaş
Paylaş